Metin Arolat’ın ani kaybı, Türkiye’de erken yaşta kalp krizleriyle ilgili önemli bir sorunu yeniden gündeme getirdi. Ancak bu tür trajik olaylar üzerinden sosyal medyada yapılan spekülatif yorumlar, asıl tartışılması gereken konuları gölgede bırakıyor. Arolat’ın ölümünün ardından sosyal medya platformlarında “zayıflama iğneleri” ile ilgili yapılan yorumlar, bilimsel temele dayanmayan iddialarla kamuoyunu yanlış yönlendirdi. Oysa esas sorgulanması gereken, Türkiye’de son 20 yılda 30-50 yaş aralığında kalp hastalıklarının ve buna bağlı ölümlerin ciddi bir artış göstermesi.

Kardiyologlara göre, koroner arter hastalıkları nedeniyle yapılan by-pass ve stent operasyonları, geçmişte hiç olmadığı kadar artmış durumda. Ne yazık ki sosyal medya popülistleri ve reyting odaklı medya içerikleri, erken yaşta kalp krizlerinin gerçek nedenlerini tartışmak yerine, yanlış yönlendirmelere yol açıyor. Oysa bilinmesi gereken temel gerçek şu ki; koroner damarları sağlıklı bir bireyde tek başına herhangi bir ilacın kalp krizine neden olması beklenmez. Sorunun kökeninde, modern yaşam tarzının getirdiği dört temel faktör yatıyor: sağlıksız beslenme, obezite, sigara tüketimi ve hareketsizlik.

Türkiye’de beslenme alışkanlıkları son 20 yılda büyük bir değişime uğradı. Fast-food kültürü, geleneksel mutfakların yerini alarak özellikle genç nüfusun sağlığını tehdit eden aterojenik (damar tıkanıklığını hızlandıran) beslenme tarzını yaygınlaştırdı. Lahmacun, döner ve yağlı kebap gibi yiyecekler, sağlıksız beslenme alışkanlıklarının başında geliyor. Araştırmalar, kırmızı et tüketimi ile kalp krizi oranlarının doğrudan ilişkili olduğunu gösterirken, Türkiye’deki beslenme alışkanlıklarının bu soruna zemin hazırladığı açıkça ortaya çıkıyor.

Modern yaşamın getirdiği stres, hareketsiz yaşam ve obezite ile birlikte insülin direnci ve diyabet, erken yaşta koroner arter hastalıklarının artmasına neden oluyor. İnsülin direncinin damar hastalıklarına zemin hazırladığı, Tip 2 diyabetin daha genç yaşlara inmesiyle ortaya çıkan verilerle netleşiyor. Son yıllarda ekran bağımlılığı ve dijital çağın getirdiği hareketsiz yaşam tarzı, gençlerin sağlık durumunu olumsuz etkileyerek, kalp ve damar hastalıklarını hızlandırıyor.

Buna ek olarak, sigara tüketiminin kalp krizine etkisi göz ardı edilemez. Uzun süreli tütün kullanımı, damar sertliği ve tıkanıklıklarının en önemli sebeplerinden biri. Tüm önleme politikalarına rağmen gençler arasında sigara kullanımının yaygınlaşması, kalp sağlığı üzerindeki riskleri artırıyor.

Sosyal medyada yaratılan yanlış algılar, bilimsel gerçeklerden uzak ve kamuoyunu yanıltıcı nitelikte. Özellikle kolesterol ilaçlarına karşı yürütülen olumsuz kampanyalar, ihtiyacı olan kişilerin tedaviye erişimini engelleyerek kalp krizlerinin daha erken yaşlara çekilmesine sebep oluyor.

Sonuç olarak, fast-food beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik, stres ve sigara tüketimi gibi faktörlerin tetiklediği kalp ve damar hastalıkları, Türkiye’nin en büyük sağlık sorunlarından biri haline geldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı uyarılar, gelecek nesillerin yaşam süresinin kısalabileceğine işaret ediyor. Bu ciddi sağlık sorununa karşı doğru adımlar atılmadığı sürece, erken yaşta kalp krizlerinin artması kaçınılmaz bir son olacak.

Geleceğimizi korumak için sağlıklı beslenme alışkanlıklarına dönüş yapmak, hareketli bir yaşam tarzını benimsemek ve doğru bilgilendirme ile halk sağlığını korumak zorundayız.

Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir