Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada üniversitenin mevcut rektörü ve hastane başhekimini hedef alan Tanal, bu iki ismin artık sadece yönetsel figürler değil, aynı zamanda sistemin çöküşüne neden olan “klinik vaka” niteliğinde kişiler olduğunu savundu. Tanal’ın açıklamaları, hem Şanlıurfa kamuoyunda hem de ulusal düzeyde sağlık sistemine dair ciddi endişeleri gündeme taşıdı.
CİMER’e Yağmur Gibi Şikayet: “Bu Çark Dönmemeli”
Tanal’ın aktardığına göre, Harran Üniversitesi Hastanesi’ne yönelik CİMER üzerinden çok sayıda şikayet iletilmiş durumda. Bu şikayetler arasında bazıları oldukça çarpıcı:
Muayene sonrası hastalara “özel ilaç” adı altında 2 bin 500 TL ödeme dayatılması
Ameliyat öncesinde kayıt dışı olarak 70 bin TL talep edilmesi
MR raporlarının aylarca hastalara verilmemesi
Hemşirelerin, hastalara “parayı vermezsen ameliyat olmaz” diyerek baskı uygulaması
Polip ameliyatı için devlet hastanesinde fahiş ücret talebi
Ölümle sonuçlanan bir ihmalkârlığın üzerinin raporla örtülmeye çalışılması
Tanal, bu durumu açıkça “çıkar ağı” olarak tanımlayarak, “Bu bir hastane değil, resmen organize bir rant şebekesi” ifadelerini kullandı. Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerine de dikkat çeken Tanal, rüşvet (TCK 250), görevi kötüye kullanma (TCK 257) ve ihmalle ölüme sebebiyet (TCK 83) suçlarının işlendiğini vurguladı.
“Sağlık Hakkı Çiğneniyor, Fakir Halk Sömürülüyor”
Anayasa’nın 56. maddesi uyarınca her bireyin sağlıklı yaşam hakkına sahip olduğunu hatırlatan Tanal, bu hakkın devlet eliyle güvence altına alınması gerektiğini belirtti. Ancak Harran Üniversitesi Hastanesi’nde yaşananların bunun tam tersi olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Devlet hastanesinde para toplanıyor! Halk çaresizlik içinde, sağlık hizmetine ulaşmak için cebinden kayıt dışı para vermek zorunda bırakılıyor! Bu yalnızca etik bir sorun değil, doğrudan anayasal hakların ihlalidir. Bu durum artık bireysel bir ihmal değil, sistematik bir çürümenin sonucudur.”
YÖK ve Sağlık Bakanlığı’na Açık Çağrı: “Tercihinizi Yapın”
Tanal, bu usulsüzlüklerin yalnızca hastane yönetimiyle sınırlı olmadığını, denetim görevini yerine getirmeyen tüm kurumların da sorumluluk taşıdığını belirtti. Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Sağlık Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’na seslenen Tanal, bu kurumlardan derhal harekete geçmelerini talep etti:
“Bu isimleri görevde tutmak, suça ortak olmaktır. Ya çürümüş yapıyı koruyacaksınız ya da hukukun gereğini yerine getireceksiniz. Üniversiteler denetimden muaf değildir. Kamu kurumu olarak bu tür iddiaların merkezinde bulunmak, tüm devlet yapısını lekeleyen bir durumdur.”
“Mobing, Usulsüzlük, Rant: Yönetim Sistemi İflasta”
Tanal, açıklamasının devamında yalnızca hasta hizmetleri değil, üniversite içindeki personel yönetiminde de ciddi problemler yaşandığını aktardı. Akademik kadrolara yönelik mobbing, etik dışı ilişkiler, öğrenci güvenliğini hiçe sayan ihmaller ve kamu mallarının kötüye kullanımı da şikâyetler arasında yer aldı. Basına yansıyan ihale skandalları ve personel alımlarındaki usulsüzlükler de bu çarkın ne denli yaygın olduğunu ortaya koyuyor.
“Harran Üniversitesi’nin yönetimi, üniversiteyi bilim üretme merkezi olmaktan çıkarmış; kapalı, denetimsiz bir rant düzenine dönüştürmüştür. Bu zihniyet temizlenmeden kamu yararı tesis edilemez.”
“Bu Çarka Çomak Sokacağız”
Tanal, açıklamasının sonunda kararlılık mesajı vererek, kamuoyuna da seslendi:
“Bu çarka çomak sokacağız! Şanlıurfa halkı sahipsiz değil! Bilim yeniden kazanacak, hukuk yeniden işleyecek. Bu sistemi sorgulayan, hesap soran bir toplum olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Harran Üniversitesi ve bağlı birimlerinde yaşanan bu rezaletin üstü örtülemez. Rektör ve başhekim bir an önce görevden alınmalıdır. Aksi takdirde bu düzenin gerçek sorumlusu yalnızca onlar değil, sessiz kalan tüm yetkililerdir!”